Kamboçya denilince ilk akla gelen Angkor Wat, Khmer Krallığı’nın Kamboçya’ya bıraktığı en büyük yapı. 12. yy’da inşa edilen tapınak günümüze kadar çok iyi bir şekilde korunabilmiş en büyük Hindu Tapınağı. Sonrasında Budist tapınağı olarak da kullanılan Angkor Wat’a,  Siem Reap’ten rahatlıkla ulaşılabiliyor. Birçok kişinin ziyaret sebebi olan ünlü Angkor Wat’a Asya’nın birçok yerinden direk uçuşla ziyaret edilebilen bir yer. Tayland, Hong Kong, Vietnam, Singapur, Malezya gibi çevre ülkelere yapacağınız seyahati kolaylıkla Angkor Wat ziyareti ile birleştirebilirsiniz. Tabi gerçek Kamboçya’yı tanıyabilmek için Angkor Wat’ın dışına çıkmanız gerekir. Fransız kolonyal mimarisinin izlerini taşıyan başkent Phnom Penh uzun bir Kamboçya tatilinde mutlaka görülmesi gereken bir yer. Mekong Nehrinde yapacağınız bir gezi ile programınıza Vienam’ı ekleyebilirsiniz. Kep ve Sihanoukville sahilleri ise Tayland plajlarının aksine henüz turist akınına uğramamış; ekolojik dengesini ve sakinliğini koruyabilmiş sahiller.

KAMBOÇYA LÜKS TATİL

Hindiçin yada Çinhindi olarak geçen bölgede yıldızı parlayan bir yer. Komşuları Tayland ve Vietnam’a göre daha az turistik olan Kamboçya, turist kalabalığından uzak ve hala otantik kültürünü koruyabilmiş bir yer. Kamboçya kültürüne en çok etki bırakmış olan Khemer Krallığı yaklaşık 600 yıl hüküm sürmüş ve Angkor Wat gibi günümüze kadar gelen bir çok eser bırakmıştır. Khemer Krallığı sonrası bir gerileme dönemine girmiş olan ülke 19yy’da diğer birçok Hindiçin ülkesi gibi Fransız sömürgesi altına girmiş; 20 yy ortalarında bağımsızlığını kazanmıştır. Tabi Fransız döneminin ülke mutfağına, mimarisine ve kültürüne etkileri hala görülebilmektedir. Phnom Penh’de birkaç gün geçirdikten sonra Angkor Wat’ı ziyaret edebilir; daha sonrasında beyaz kumsallar ve egzotik bitkilerle çevrili Kep ve Sihanoukville’deki lüks otellerde dinlenebilirsiniz.